24 Mayıs 2016 Salı

Kredi Kartı Bankalara Karşılıksız Para Basma ve Haksız Alacaklı Olma Hakkı Vermektir // Türk Fırtınası // Önder Karaçay

Kredi Kartı Bankalara Karşılıksız Para Basma ve Haksız Alacaklı Olma Hakkı Vermektir // Türk Fırtınası // Önder Karaçay

Kredi-Kartı-Faizleri
Kredi Kartı Bankalara Karşılıksız Para Basma ve Haksız Alacaklı Olma Hakkı Vermektir // Türk Fırtınası // Önder Karaçay

“Kredi kartı ve bireysel kredi borç ve tüketime bağımlılığı artıran insan cebinde taşınması zararlı bir morfin gibidir. Kendine ait olmayan parayı harcayıp alacaklı olmaya hakkı olmayan bankaya gereksiz borçlanmak adına küresel merkezli üretilmiştir bankalar lehine kanunla korunan hiledir.” // Önder Karaçay 
Milli üretim ekonomisinde eşit gelir dağılımı olacağından kredi kartı gibi küresel tekellerin ürettiği tek tarafa yontan haksız faiz ve anapara kazancı sağlayan ürünlere ihtiyaç kalmayacaktır.
Karşılıksız ekonomide para basmak nasıl enflasyon üretiyorsa kredi kartı da aynı şekilde bankaların verdiği limit kadar piyasada enflasyon üretmektedir.
Ayrıca banka sayısı kadar bir kaç zengine ve işbirlikçi sermaye sahiplerine böyle bir hak nasıl verilebilir?
Yirmi yılını finans, ekonomi ile ilgili hem çalışma ve hemde bankacı olarak çalıştığım için bankaların bu şekilde korunması, hemde yabancılara satılmasıyla kredi kartı ve kanunla korunan tefecilik gibi bireysel kredi ürünleri asla milli bir ekonomide olmaması gereken ürünlerdir.
Bu ancak birilerini haksız kazanç sağlamak ve toplumu borç ve tüketime alıştırarak bağımlı bir köleliğe sevk etmektir.
Son on dört yılda yabancı bankaların ülkemize gelme sebepleri bu haksız ve kolay kazançtı.
Sözde üretime kredi vermek amaçlı kurulan katılım bankaları bile kredi kartı verdiğine göre gerisini siz düşünün. Dünyanın her bankası buraya gelip ülkemiz ekonomisini ve toplumu sömürmek ister.
Bugüne kadar bu konu ne bir ekonomist, bilim adamı, ne finans ile ilgilenen, ne bir ekonomi gazetecisi tarafından yanılmıyorsam yazılmamış ve gündeme getirilmemiştir.
Doksan yıllık birikimlerimizi satan, üretim tesislerini ya satan ya kapatan bir zihniyetin toplumu hiç düşünmediği ve ithalat, borç, teknoloji ve tüketimle ekonomi olacağını sanan, inşaat ve banka kredisiyle nereye kadar gideceğini bilmeyen plansız, yarınsız bir zihniyetin yapabileceği ancak bu kadar kötü niyetle yapılabilirdi.
Bol para destekli bu borç, ithalat ve teknoloji destekli tüketim ekonomisi artık banka kredisiyle de dönemez hale gelmiş ve tıkanmıştır.
Enflasyonu don lastiği gibi gerçeği yansıtmayan ucube tüketim ürünlerinin fiyat artışı ile ölçenler hatalı ölçmekte, halkın tasarruflarını da ayrıca mevduat faizlerini ithal para satılması, yerli mevduatın enflasyon karşısında kredi kartı desteğiyle erimesi bir taraftan borçları artırmış, diğer taraftan tasarruflar eriyerek toplum artık bunalmıştır.
Ayrıca bankalar küçük tutarlı mevduatlara çok düşük faiz vererek sürümden çok büyük ve haksız kazançlar elde etmektedirler. En fazla para kazandıkları küçük mevduat sahiplerine en kötü hizmeti verip, en az para kazandıkları yüksek mevduat sahiplerine en iyi hizmeti vererek ayrıca inanılmaz ve riya ve ayrımcılık zihniyeti olarak kötü bir geçmişe sahiptir bankacılık.
Otuz beş yıldır 24 Ocak Kararları garabeti ile milli üretim ekonomisinin daha da büyümesi, üretmesi, dış satımın artması yerine üretimi küresel şirk kurumlarına maden ruhsatlarını, toprak ve gayrimenkul satarak, bankaların borsa ve döviz destekli küresel sermayenin vergi ödemeden parayla para kazanarak vurgunlar vurduğu yerli işbirlikçi sermaye ile ekonomi 2001 yılı kriziyle yirmiden fazla bankayı yutarak, bazı bankaları da kur kıyağı ile iki servetlerine servet katarak ve bunun hesabını sormadan sadece bankalara ve bankalara para yatıranlara servetlerin aktarıldığı vicdan, basiret ve ahlak yoksunu bir vahşilikle ülkemiz talan edilmiştir.
Bankaların kayrılması ve korunması bunlarla da sınırlı değil. Kredi kartı limiti ödenmediğinde faiz, anaparanın tamamının alacaklısı olan bankalar, hiç ödenmediğinde de bu rakamları ya satarak ya da kanunen kabul edilmeyen gider yazarak vergiden düşmektedirler.
Böyle kanunla korunan soygun dünyanın neresinde var?
Sanayici görünümlü perakendeci ve komisyoncular ülkemizi borsa, döviz, banka ile yabancı parayla para kazanan kanunla korunan tefecilere ülkeyi soyulmasına aracılık etmenin yanında, geçen gün basına sızan Panama belgelerine göre kendi şahsi paralarını da dünyanın başka offshore vergi cenneti denen ülkelere ülkemizden bir de öyle vergi vermeyerek zarar vermektedirler.
Milletin hizmetinde iş yaptık diyenlere soruyorum sizin milletiniz üç beş gözü doymaz sermaye mi?
Türk Milleti bu şekilde küresel şirk bankaları ve yerli işbirlikçileri soyuldu.
Son on dört yılda bir başka gaflet ve delalet daha yaşandı. Satılan kurumların bir kısmına yerli ortak alınarak sanki ülkemiz iş adamlarına satılmış gibi bir algı üretildi. Oysa ne ilgisi var. Borsada bile yabancılar hisse alarak vergi ödemeden en yüksek kazanç sağladılar. Tüsiad sanayici görünümlü yarı sanayici komisyonculuk ve perakendecilik yapan bir sermaye locası olduğunu bilmeyen kalmadı artık. Ülke ekonomisinde neler olacağına işbirlikçi sermayenin karar verdiği, halktan sözde dikta 12 Eylül Siyasi partiler yasası ile parti başkanları sermaye emrinde oldukları için hangisi seçilse yetkiyi halktan alıp, sermaye emrine girmek bir bir zavallılık yaşanmıştır. Limon satarak, kamera satarak, cep telefonu satarak, gıda satarak yerli esnafa rakip oldular. İşbirlikçisi oldukları sömürgeci ülkelerin mallarını ithal edip, alış veriş merkezleri, banka, teknoloji, reklam işbirliği ile sattılar.
Son otuz beş yıl ve özellikle son on dört yılda şunu tecrübe ettik;
1- Bankacılık sektörü asla yabancılara satılmamalı,
2- Borsa kapatılmalı,
3- Döviz sadece ithalat ve ihracat yapanlara serbest olmalı,
4- Kredi kartı yasaklanmalı,
5- Gelir eşitliği sağlanarak bankaların bireysel kredi vermesi yasaklanmalı,
6- Özel banka olmamalı, kamulaştırılmalı ve konu bazlı çeşitlendirilmelidir. Denetimi çok sıkı olmalı, siyasetin müdahalesi asla mümkün olmamalıdır.
7- SGK Bank olmalı ve emekliler ve çalışanlar bu bankadan işlem yapmalılar.
8- Bankalar sadece üretime, ihracata ve istihdama yönelik uygun maliyetli kredi vermelidir.
Devletimize ait Türk Milletinin doksan yıllık birikimlerini yerli ve yabancı işbirlikçilerine satan zihniyet ayrıca son on dört yılda dünyada emsali görülmemiş bir gaflet ve delalete bankacılıkla işbirliği yaparak imza atmıştır.
Toplu Konut İdaresini Başbakanlığa bağlayarak, imar yasasını projeye ve kişisel çıkarlara göre 165 defa değiştirerek, hazineden arazileri istediği gibi kamulaştırarak, istediği iş adamını ihalelerle kendilerini de zenginleştirerek hukuksuz kamu malı talanı yapılmıştır.
Devletin işi midir konut yapmak? Madem devlet sadece hizmet ve denetim üretecek o zaman inşaatın amacı kendilerini ve birilerini banka destekli imar yasalarıyla kanun çıkararak zenginleştirmek olmuştur.
Hukuk buna da göz yummuş, sayıştay denetimi yapılmamış, TBMM’de millete bilgi verilmemiştir. Bir gün geriye dönük tüm bunların hesabı sorulacaktır.
En stratejik kurumlar bankalar, Telekom ve teknoloji şirketleri olup neredeyse tamamı yabancılara satılarak psikolojik savaş alanına da düşman ülkelere alan açılmıştır. Telekomun yabancılara satılması, cep telefonu operatörlerinin satılması dinleme, siber tehdit ve psikolojik savaşta aleyhimize kullanıldığını da gördük. Ayrıca bankacılık işlemleri de teknoloji ve ağlar üzerinde yapıldığından çok büyük riskler taşımaktadır.
Son otuz beş yıllık istibdat, ihanet, vurgun, reform adı altında kriz ve soygunlarla adeta talan edilme hikayesidir.
Önder Karaçay
Mobbıng Bank Türk Fırtınası Sır Kitabın Yazarı

1 yorum:

  1. “Kredi kartı ve bireysel kredi borç ve tüketime bağımlılığı artıran insan cebinde taşınması zararlı bir morfin gibidir. Kendine ait olmayan parayı harcayıp alacaklı olmaya hakkı olmayan bankaya gereksiz borçlanmak adına küresel merkezli üretilmiştir bankalar lehine kanunla korunan hiledir.” // Önder Karaçay

    YanıtlaSil