6 Nisan 2016 Çarşamba

Bankacılık Sektörü ve Riskleri // Finans-Ekonomi // Önder Karaçay

Bankacılık Sektörü ve Riskleri // Finans-Ekonomi // Önder Karaçay

588b8054-ff3f-4b89-b5e3-36482dcc1162
Bankacılık Sektörü ve Riskleri // Finans-Ekonomi // Önder Karaçay
 
Öncelikle bugün ki bankacılık sektörünün milli olmadığını ve yabancılarla birlikte borsa kanalıyla kendimizin de yabancılarla işbirliği halinde olan dolaylı yabancılaşmış ülkemiz ve milletimiz lehine geleceği tartışmalı bir sektör haline gelmiştir.
 
Bankacılık sektörü neden bu hale geldi?
 
Bunun 24 Ocak Kararları ile milli ekonomiyi terk ederek liberal kapitalizmi sermaye+siyaset ortaklığı ve darbelerle yapılarak önce küreselleşme belasını halkın zihnine zikreden okyanus ötesi kalem kıran, boyun eğen bülbüllerle halkın birikimleri devlete ve halka yük diye kandırmaları ve bunu olgunlaştırdıktan sonra reform ve kriz adı altında bankaların vurgunları ve buna göz yumulması sonucu bugün başımıza bela kurumlara dönüştüler.
 
1974 Kıbrıs Barış Harekatının yapılamasını isteyen Amerika’ya rest çeken o gün ki Başbakan Bülent Ecevit’ten de 2001 yılı krizinde Kemal Derviş çağrılarak kurtarıcı gibi getirildi. O da tek çare bankaları satacaksınız dedi.
 
Sonrası malum, bankalar satıldı, satacak birileri 28 Şubat darbesi sonucu iktidarı projesi dolayısıyla kaptı, milli ekonomi ve halkın geleceği iktidarı karşısında bir hiçti.
 
Bankalar yabancının olunca satılan mallarında yabancı olması gerekiyordu, bunun için alt yapı alış veriş merkezleriydi, sanayici görünümlü perakendeciler limondan, kitaba kadar para putu dahil hepsini ithal ederek banka+tekonoloji+reklam+televizyon+internet+sanal ağlar ile de toplum mühendisliği adı altında hem reklam hemde siyasi ideoloji bataklığına çevirerek fitne fesat üretimlerle halkı bunaltılar.
 
Bir diğer vurgun inşaat+banka işbirliği ile yapıldı. Başbakana bağlı TOKİ ve arazi üreterek belli kişiler üzerinden inşaat proje ve banka ilişkileri ileride büyük skandalları ortaya çıkaracaktır. 
 
Öyleyse bankaların riskleri nedir?
 
Bankacılık her konuya bulaştığı için ekonomiye giden kalbin damarlarıdır.
 
Bu damarlan da o kana aykırı kan dolaştığında o kalp ille de bir gün patlayacaktır.
 
Çünkü yabancı niyetin amacı acımasızca kar üretmektir.
 
Çalışan ve mudilerine insan muamelesi yapmayı bir kenara bırakırlar. Ve neticede 14 yıldır yaşanan budur.
 
Bankalar mevduat toplarlar birde borsa kanalıyla sözde yatırımcı denen vergi bile ödemeyen kanunla korunan tefeci yatırımcıların paralarını satan kurumlara dönüşmüştür.
 
İktidarda bulunanlar projelerini gerçekleştirsin, tüketimle ekonomi dönüyormuş gibi sürsün ve sözde düşük faiz uyguluyoruz algısıyla halkın tasarrufları erisin, borcu artsın projesi de bu projenin bir başka gizlenen niyetiydi. Amaç Türk Milletinin kaynaklarını eritmek, tasarruflarını ele geçirmek, ithal parayla bireysel kredi ve ipotekli krediyle buradan da zenginleşmek amaçlıydı.
 
Parayı veren düdüğü çalan misali yatırımcı denen vergi alınmayan ve kuralları koyan bu borsaya para yatıranlar bankalara paralarının kesinlikle üretim kredilerine değil, riski kendileri için olmayan, ülkemiz ve milletimiz için büyük felakete yol açacak bireysel krediler yoluyla satılması şartıyla getiriyorlardı.
 
Halkın mevduatına % 4-10 aralığında tezgah altı pazarlıklarla müşteriye farklı faiz veriyor. En çok para gişe faizi denen % 4-7 aralığında en yüksek kazancı sağlıyordu.
 
Basiretli ticaret ahlakına uymayan bir rezalette buydu. Çok parası olana çok faiz, az parası olan çok insana az faiz ile sürümden bile çok kazanmak gibi bir ahlaki çürüme yaşanıyordu ve hala yaşanıyor.
 
Kredi kartları zaten başlı başına bir bela. Karşılıksız para gibi alışveriş yapma imkanı tanıyan geç ödemede bankaya faiz, hiç ödenmediğinde anaparanın tamamını hakkı olmadığı halde alacaklı yapan yine basiret yoksunu ve ahlaklı ticarete uymayan bir başka garabetti.
 
Eşit gelir dağılımı olmayan bir ülkede insanlara kredi kartı almasınlar demek kolay. Onlarda biliyorlar almak zorunda kalacaklarını ve bu yolla sömürdüler.
 
Bankaların riski çok büyüktür.
 
Mevduatlar 1-3 vadeli olup konut kredileri 10 yıllık vadelerle satılmıştır. Vade riski çok yüksektir. Yarın halk mevduatını istese bankalar bunu nasıl ödeyecek?
 
Aynı risk borsa denen felakette de mevcuttur. Parayı borsa aracılığıyla vergisiz kazanca bağlayanlar yarın çekmeye kalksalar bankalar yine ödeyemeyecek ve batacaklar.
 
Parayı bunca risk ve olumsuzluk yaşanmasına rağmen çekememe sebepleri kendi bankaları batacağı içindir.
 
İşte bu süreçte Türk Milletine bir fırsat doğmuştur. Milli yönetime kavuştuğumuzda borsanın kapatılması, liberal kapitalizme son verilmesi, tüm bankaların kamulaştırılarak üretim kredileri vermesinin önünün açılması, kredi kartı ve bireysel kredi gibi kanunla korunan tefeciliğe son verildiğinde bu gaflet ve delalet tersine dönecek ve ikinci kurtuluş ekonomi savaşımızı haklı olarak kazanmış olacağız.
 
Bankalar şu anda her an tabela banka dönebilirler. Yabancıların kendi bankaları batacağı için siyaseti kendi çıkarlarına dizayn etme derdindeler. Etseler bile milli üretim ekonomisi olmadan işler yoluna girmesi imkansızdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder