20 Nisan 2016 Çarşamba

Dost Tasarruf Hesabında Dost Biriktirmek // Hayat ve İnsan // Önder Karaçay

Dost Tasarruf Hesabında Dost Biriktirmek // Hayat ve İnsan // Önder Karaçay

arkadaslik-sozleri-ozel
Dost Tasarruf Hesabında Dost Biriktirmek // Hayat ve İnsan // Önder Karaçay

“Put para biriktirerek insanları parayla satın alanlara karşı dost tasarruf hesabında dost biriktiriyorum.” // Önder Karaçay
 
Kendi okulumda okuyorum. Birçok okul bitirdim hiçbirinden mezun saymadım kendimi bir sürü diplomam olmasına rağmen. Öldükten sonra mezun sayacağım kendimi. Zaten bir tek cenaze törenleri hayatımızın sağlamasını yapmamıza bir hatırlatmadır. Hayatımız boyunca nasıl bir insan olduğumuzun resmini görürsünüz o son uğurlamada. Kalabalık, gözyaşları, vefat eden kişi ile anıların dile gelmesi onun sevilen bir kişi olduğunun kanıtıdır. Dost biriktirme sözünü de bu yüzden çok sever ve o son törene özenerek hazırlanmam bundandır. Ne olduğum, ne kadar param olduğum değil, ne kadar dostu olduğu insanın en büyük kazancıdır diye düşünüyorum. Benim gönül hesabımda bol sıfırlı uzun metrajlı bakiyesi büyük hesabım bizzat gerçek paraların bulunduğu hesaplardan daha değerlidir. Ve bu hesapta ne kadar dostum olduğunun bakiyesini okumakta zorlanabilirsiniz.
 
Yaşamın son noktasına gelmeden önce hayatımın seyir çizgisine baktığımda dost biriktirmediğim bir ana rastlamadım. Bir ihtiyacım olduğunda, bir bitiş ve başlangıçta, başıma gelen özel bir durumda hemen gerçek dostlarım ortaya çıkar. Melekler gibi etrafımı sardıklarını düşünürüm, sevgileriyle kuşatılırım. O zaman ağırlıklarımın hafiflediğini hissederim. Dertlerim azalır. Sorunlarım çözülüverir. Yalnız olmadığımı anlarım. Dost biriktirmek öyle parayla alınamayacak kadar büyük bir zenginliktir. Bir tek onun hesabını gönül hesabı ödeyebilir. Benim en büyük tasarrufumdur.
Son yıllarda bu konuya daha çok eğilir ve düşünür oldum. Gerçek dostlarımı; kalabalıklar, tanışıklıklar, içinden ayırabilme şansına sahip olduğum anlarda bulurum kendimi. Bu kadar genç yaşta ‘dost biriktirebilmiş’ olmanın en büyük ayrıcalık olduğunu çok erken fark etmiş olmanın ayrıcalığını ve keyfini yaşıyorum.
Peki bu dostluk nasıldır diye biraz irdeleyelim.
 
Bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe, erkeksen kadına kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değildir. Dostluk; sempati, ilgi, bağlılık, yüceltme, adalet, eşitlik, samimiyet, taçlandırma, sorumluluk duyma, yürekten algılama, bakışlarla anlaşma, ses tonuyla destek verme, kesintisiz ilişki, kaybolmayan, yitmeyen, yoktan var olmaz bir duygular yumağının sonucudur. Bunların hepsi bir araya geldiğinde zaman içinde gıdım, gıdım birikerek dostluğum çimentosu olurlar. Çimentosu bu duygulardan olmayan dostluk zaten dostluk değildir.
 
Dostluklar o kadar çeşitlidir ki; örneğin, güzel yemek yeme dostu, edebiyat dostu, Türk Sanat Müziği dostu, çocukların dostu, doğa dostu, halk dostu v.b. Şimdi sanki dostlukların nasıl oluştuğunu unuttuk.
 
Bu hızlı, kalabalık ve teknolojiyle ruhunu kaybetmek üzere olan kent toplumunda sanki sihirli bir el bizim aklımızdan, gönlümüzden bu duyguyu sildi gibi. Yüreğimizden çaldılar.
 
Ünlü düşünür Sokrates’e sormuşlar:
Dostluk nedir?
“Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister, kimi insan köpekleri… Kimisi altını, kimisi de şanı şerefi; bense bir dostum olsun isterim…” demiş.
 
İnsan zaten dünyada biriktiren tek yaratıktır. Biraz da vahşice!
Şan şöhret biriktiriyor…
Süper zenginse Boğazda Villa biriktiriyor.
Tablo biriktiriyor.
Bazen de ne biriktireceğine şaşarak daldan dala atlamayı biriktiriyor.
Repoda para, DCD’de risk, kasalar da ve yastık altlarında naftalin kokulu döviz ve antika biriktiriyor.
Genç ise CD, plak ve kaset,
Yaşlı ise anıları ve yakınmalarını biriktiriyor.
Bazıları ise Kuledibi’nde Çukurcuma’ya, Üsküdar’da Eskiciler çarşısına, Unkapanı’ndan Horhor’a gidip; lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tespihler biriktiriyor.
Ben ise kitap,
Cahiller kin biriktiriyor.
Dost biriktirmeyi ise kimse denemiyor.
 
Kabul ediyorum herkesi sevemeyiz. Birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamayız, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye âşık olamayacağımız gibi…
 
Fakat bizim toplumumuz bir tüketim cinnetine düştüğü için sadece tüketiyor ve bunun sonucu yaşanan acıları biriktiriyor.
 
Ben bütün bu olumsuzluklara karşı; her dost olabileceğim insana ‘Dost Tasarruf Hesabı’ açarak her gün bu bakiyeyi artırarak dost biriktiriyorum…
 
Şimdi sıra size geldi. Bakalım hanginiz benim dost hesabında yer alacaksınız.
 
Hepinize orada hesap açmaya hazırım. Yeter ki siz de hazır olun ve isteyin.
 
Yoksa kapitalist toplumun değer yargılarının boğduğu, rekabet ve yıpratıcı hırsın yarattığı kaybedenlerin hikâyelerini biriktiren olabiliriz.
 
Hayatla aranıza dostlardan başka aracı koyarsanız dost biriktiremezsiniz.
 
Popüler anlatıların hepsi, yokluktan büyük zenginliğe ulaşan insanları başarılı görmektedir.
 
Buz dağının su üstünde kalan kısmı gibi bu bize hep yedirilmektedir. Altında kalanlar popüler kültürün ezilenleridir.
 
Ben bu yüzden sanatla, edebiyatla, müzikle çok ilgiliyim boyalı imajların ve kamufle yüzlerin arkasını ancak oralarda gerçek resmini görür ve onları biriktiririm.
 
Hayatı görmezden gelip ileriyi görene ben rastlamadım. Çünkü ilerisinde de hayat var. İleriye bir ulaşayım sonra hayatımı yaşarsın dayatması olmasa belki de dost biriktirmek nasıl bir şeydir diye yazı yazma gereği de ortadan kalkardı.
 
Hayatımızın en dramatik yönü bu olup, belki de bunu daha iyi biriktirdiğimiz için dost biriktirmeye mecalimiz kalmamaktadır.
Bir dostun dost biriktirirken yaşadığı sıkıntıları ve yakınmalar bunlar.
 
Hayata dair konular üzerine akıl yorduğum anlarda ıskaladıklarımı düşünürüm.
 
Geçen gün şunlar geçti aklımdan:
Kendi okulumda iyi bir eğitim aldığım halde, istediğim alanda kendi okulum dışında eğitim alamadım. Aslında ekonomist değil, edebiyatçı olmak istiyordum, şimdi mesleğim bankacı olmasına rağmen uğraş olarak harıl, harıl yazıyorum. Birini bitirmeden diğerine başlayarak yazdıklarımı bile birbiri ile yarıştırıyorum.
 
Toplumsal bilimler olan kişisel gelişim, iletişim bilimi ve satın alma bilimi ile ilgilenmemin en büyük sebebi de daha iyi bir hayatın sahiline uzanırken bile dostlarımı da buna dâhil etmektir.
 
İş hayatı gerçek hayatın bir parçası olup zamanımızın çoğunu elimizden alsa da aslında bu sosyal bilimler sayesinde hiç yorulmadığımız ve kendimizi mutlu hissedebileceğimiz bir ortama dönüştürmek mümkündür. Yazmak bir meslek değil uğraştır. Aslında sanatın her dalı uğraştır. Her meslekten insanın bir uğraşı olmalıdır. Belkide uğraşı olan insan dostu uğraşıdır. Uğraşına konu eder hayatı, insanı, geçmişi, geleceği, zamanı, kendisini, duyguları ve aşkı.
 
İş hayatında dost biriktirmenin ve başarının kuralı bu üç toplumsal bilimin bizzat doğru bir şekilde uygulanmasına bağlıdır.
 
Ben hayatımın bir parçası olan ve beni hiç yormayan iş hayatımın aralarına hayatı sıkıştırmak için şiir gibi, oyun oynar gibi bir hayatı uygulayarak da çok dost kazanmışımdır.
 
İşte benim hayatım böyledir. Damıtıldığın da her damlasından bir dost hikâyesi çıkmaktadır.
 
Kıymetini sonradan fark ettiğimiz anlardır.
 
Kıymetini sonradan fark ettiğimiz anlar vardır. Yaşarsınız, güler, geçersiniz. Farkında bile olmazsınız. Neden? Çünkü “o” an güzeldir işte, teferruata gerek yoktur. O kıymetli anlar bir daha hayatınızda olmayınca da işte gerçek değeri anlarız.
 
Gerçek kıymet ancak kaybedilince anlaşılır. Bu kimi zaman iyi bir dostluğu kaybettiğinizde olur. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız size sırtını döner, bir tatsızlık olur ve o hayatınızda olmadığında onun kıymetini anlarsınız, hayatınız da ne kadar önemli bir yeri olduğunu fark edersiniz.
 
Önder Karaçay
Mobbing Bank Türk Fırtınası Sır Kitabın Yazarı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder