28 Nisan 2016 Perşembe

Türk Ulus Devleti ve Türk Ulusal Milli Ekonomisi Tekrar Nasıl Kurulacak? // Türk İnsanlık Devrimi // Önder Karaçay

Türk Ulus Devleti ve Türk Ulusal Milli Ekonomisi Tekrar Nasıl Kurulacak? // Türk İnsanlık Devrimi // Önder Karaçay

b87296df-c581-48b4-be25-f7f7e58d9b3f-original
Türk Ulus Devleti ve Türk Ulusal Milli Ekonomisi Tekrar Nasıl Kurulacak? // Türk İnsanlık Devrimi // Önder Karaçay
Her ulus devlet bir milli ekonominin ürünüdür ya da kendi milli ekonomisi kuran siyasi örgütlenmeye ulus devlet ekonomisi denir.
Türk Milli Kurtuluş savaşı sonrasında ulus devlet kurulması tarihi birikimin bir sonucudur. Geleceğe dönük TAM BAĞIMSIZ Türk ulusunun ekonomik yönden hiçbir devlete bağımlı kalmadan sonsuza kadar yaşamını sürdürebilecek düzenin temeli dahi liderimiz büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Ulus Milletini oluşturan tüm halkların katılımı ile hayat bulmuştur.
Mustafa Kemal, savaş yıllarında teslim aldığı ekonomiyi Osmanlı deneyiminden büyük dersler çıkaran ve aynı yanlışa tekrar düşmemek için, Türkiye Cumhuriyetinin özel koşullarında olabildiğince bağımsız bir ekonomi ile hareket ederek savaşı kazanmıştır.
Bağımsız savaş kazanan bir milletin ekonomisinin bağımlı olması asla düşünülemezdi zaten.
Emperyalist devletlerin dış borçlar aracılığıyla ile kendilerine bağımlı kılarak çökerttikleri Osmanlı İmparatorluğu gerçeği, Mustafa Kemal için her zaman yol gösterici olmuştur. Atatürk’ün askeri olan bizlere de yol gösterici olması gerekirken ne yazık ki 1950 ile başlayan ihanet serüveni milli ekonomi gemisinin iç ihanet niyetlerin desteği ile su almıştır. Batının oyunlarında halktan yetki alan siyasetin 12 Eylül üretimi siyasi partiler yasasıyla parti başları birer diktaya dönüşmüş ve sermaye ihanetinin emrine girerek milli tam bağımsız ekonomin özellikle 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile başlayan süreç sonrasında bugün yine Osmanlı kaderine sürüklenmek istenmiştir. Son on dört yılda doksan yıllık birikimlerin özelleştirilmesi yoluyla Türk Milleti küresel şirketlere ve işbirlikçi ihanet sermayesinin müşterisi yapılarak bağımlı bir sömürge olması için her türlü kötülük yapılmıştır.
Anayasa değişikliği ile Anayasamızdan Türlüğü çıkarmak niyetinin, Başkanlık gibi ulus devlet geleneğinde asla yeri olmayan bir niyetin amacı ülkeyi Osmanlı kaderine sürükleyerek bölmek ve parçalayarak yok etmektir.
Bugün ülkemizin toplam borçları bir yıllık üretilen gayri safi milli hasılanın % 130’unu geçmiş olmasına rağmen hala inşaat+banka+ithalat+teknoloji ve tüketimle halkın sömürülerek ayakta kalacağını sananlar aslında milli ekonomiyi çökerterek devletimize en büyük darbeyi vuran, yaptıkları büyük ve gereksiz projelerle emperyalizme hizmet edenlerdir.
Köprüler, otoyollar üretmeyen bir ülkede ancak üretip bizim ülkemizde ürettiklerini satmak isteyenlerin işine yarayan projelerdir. Önce üreten bir ülkenin birlikte bu tür alt yapı yatırımları yapması gerekirken emperyalizm ithal otomobil ve dünyanın en pahalı akaryakıtını satsın diye köprü ve otoyol yapmanın hiçbir değeri olmadığı gibi tüketimle halkı fakirleştiren bir yöntemdir.
4,5 G gibi teknoloji hızını artıran yatırımlarım amacı yine batılı sömürgeci şirketlerin teknoloji ürünlerini satarak mevcut satılanları çöpe atmak ve yenisini daha pahalıya halka satarak sömürülmesine yol açmaktır. Üretmeyen bir ülkenin hızlı teknoloji ihtiyacı yoktur.
Altmış yıldan fazla Avrupa Birliği gibi anlamsız ve olmayacak niyetlere batının çıkarına hizmet için emek sarf edilmesi en büyük kötülüktü. Bugün bakıyoruz dost görünümlü batı bize en büyük tehdittir. Terörü üreten, besleyen, silah veren, arkasında duran batı olmasına rağmen batının kuyruğuna takılmayan bir milli yönetime ne yazık ki 1950 yılından bu yana kavuşabilmiş değiliz.
Bugün batıya sadece kendine oy verenlerin gazını almak için atıp tutan çağ dışı zihniyet arkasını dönüp gizli ve kapalı kapılar arkasında batının taleplerini gerçekleştirmek için TBMM’de gece ve torba yasalarla halkın geleceğini batıya ve işbirlikçilerine peşkeş çekmişlerdir.
Dünyanın % 71’i sudur. Bu gerçek değişmeyeceğine göre ülkemizin de üç tarafı denizlerle kaplı kara toprağımızın yarısı kadar denizde vatanımız ve dünyanın en kritik iki boğazına sahip olmamıza rağmen 1950 sonrasında hiçbir hükümette Denizcilik Bakanlığı olmamıştır.
Denizcilik Bakanlığı olmaması bu ülkeye en büyük ihanettir. Denizlere ve okyanuslara hakim olmayan hiçbir ulus devletin ayakta kalması mümkün değildir. Nitekim Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in Osmanlı Donanmasını Haliç’te paslanmaya bırakması Osmanlı’nın topraklarını kaybetme yolunu denizlerde hakimiyetini kaybetmesi sonucu düşmanın denizlerimize yerleşmesine yol açmış ve Anadolu Serv ile parçalanmak istenmiştir.
5 milyon metrekare ve üç kıtaya hakimiyeti olan bir imparatorluk denizlerde hakimiyetini kaybederek ancak 780 bin m2 ve yarısı kadar denizlere Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının Türk Milleti ile savaşarak kanla geri kazanmış vatanı bu hale getiren Padişah Vahdettin düşmana teslim olarak kaçmıştır.
Dünya ekonomisi deyince akla kapitalizm gelmemelidir.
Atatürk Tam Bağımsız milli ulus ekonomisi gereği Devletçilik ilkesi ile karma bir ekonomi sistemini kurmuş olmasına rağmen, Atatürk sonrası demokrasisi yeni Cumhuriyet olmasına rağmen tam yerleşmediği için, Cumhuriyetimizin kurulmasında ulus devletin kurulmasına karşı çıkan iç nifaklar dış düşmanla tekrar işbirliği içine girdikleri için yarım kalmıştır. 1950 yılında başladıkları ve halkın eğitimsiz kalmasının yolunu açarak sorgulayabilen insan yetişmesinin önü kesilmiştir. Milli, aydın, akıl ve bilim yolunda eğitim ve öğretim yerine cemaat ve tarikat localarının din, siyaset ve sermaye adına vakıf, dernek gibi niyetlerle yuvalanması, darbelerle düşünce ve eylem birliği koparılmış zorla, baskı ve şiddetle milli ekonomi tahrip edilmiştir. Bugün yine tüm komşularımızla düşman olacak bir ihanetin içinde vatanımız ve milletimiz kanla kazandığımız toprağımız için iç ve dış savaşa sürüklenmek istenmiştir.
1950 sonrasında vatanımıza ve milletimize en büyük kötülüğü her mahallede bir milyoner diye başlatılan kendi milli sermayemizi kuralım derken bu sermayeyi büyütüp kendimize düşmanlık yapacak ihanetlerin projelerinde yer almalarına göz yuman niyetlere de ülke yönetme yetkisini verdiğimiz ile yüzleşmek noktasındayız.
Bugün her mahallede bir milyoner zihniyeti her yandaşın vatanı ve milleti tehdit edenlere destek olan ve kanat gerek projelerinde paralarına para kattığı, büyük paralarına, şirketlerine, batı ile ihanet ilişkilerine güvenerek aynı niyeti sürdürmeye meyilliler.
21 Aralık 2015 tarihinde çıkan kitabım Mobbing Bank Türk Fırtınası ile kitapla sermaye ihanetine haksız yere işsiz bırakıldığım, iş verilmediğim, devleti yönetenler ve ilgili kurumlar tarafından bu ihanetlerin korunması dolayısıyla asil olarak kitapla dünyada bir ilki gerçekleştirdim MUHTIRA verdim.
Çünkü bugüne kadar ne kadar MUHTIRA ve darbe yapıldıysa hepsi Türk Milletine karşı yapılmış, hepsinin arkasında dünya mafyasıyla işbirliğini artık ispatladığımız sermaye vardı.
19 Ocak 2016 tarihinde ülkemizde sosyal ağlarda kitabımı tanıtıyor sırrım gereği dünya mafyasıyla birlikte ülkemizi Arap Baharı gibi karıştırmak isteyen içimizde bize düşmanlık edenlerin yani sermaye mafyasının başı Mustafa Koç olduğunu açıkladım.
Mahşer Tufanının bittiği ve insanlığın son putunun Anadolu’dan yıkılmaya başladığının, Firavun sonrası son ibretin yaşanması adına dünyadaki tüm zalimlerin yaşattıklarını yaşamaları adına 19 Ocak 2016 sonrası çağ değişmiştir. Türk Milleti ikinci kurtuluş milli ekonomi savaşını ilahi tecellinin sırrıyla kazanmanın yolunu açan ibret tüm zalimlerin CANLI HELAK olmaları ile kapitalizm Türkiye Cumhuriyetinde ilk yıkılmaya başlanmış, Türk Milli ekonomisinin ve dünyadaki tüm Türklerle TÜRK BİRLİĞİ kurulmasının gereği haksıza karşı haklı olan Türk Milletine yeni bir fırsat sunmuştur.
Mahşer tufanı yaşanmadan önce gemi sırrıyla yazılmış kitabımda liberal sömürünün ülkemizde bittiğini ilan eden ilk kişi bir işsiz bankacı ve asilden vekillere kitapla dünyada bir ilki gerçekleştiren MUHTIRA veren sır kitabım olmuştur.
Bunun gerçekleşmesi için önce milli bir yönetime kavuşması ve işledikleri bunca suçu örtmek için Anayasa ve Başkanlık gibi hilelerle yargı erkini devre dışı bırakanları şimdi asil olan Türk Milleti devre dışı bırakacağı döneme girilmiştir.
Orta çağ uykusundan uyanarak bir çağdan bir çağa Türk Milletini taşıyarak eşsiz bir devrimle kurulan Cumhuriyetimiz bugün Atatürk’ün yarım kalan devrimlerini tamamlayarak geleceğe sonsuza kadar yaşayacak son ve tek devlet olduğunu ispat edecek bir olgunluğa ve kıvama yol almış sorunların içinden yine insanlık devrimi ile çıkacaktır.
2001 yılı krizine sebep olan onuncu Cumhurbaşkanımız Sezer’in Anayasa kitabını fırlatmasını bankalarımıza el koymak amacıyla parayla para kazanma aracı olan ve kanunla korunan tefecilik kurumu borsadır. Bugün kitapla kendisinin de sorumlu olduğu bir bankaya ve dünya mafyası ile gizli ve kirli işleri ortaya çıkan Koç Holding yönetim kurulu başkanı olduğu ve Tüsiad ve Tesev locası üyelerinin olduğu herkesçe duyulmasına rağmen gözlerini kulağını, vicdanlarını kapatmışlardır. Sebep batının kurumları batmasın, işbirlikçiler zarar görmesin, Türk Milleti ne olursa olsun zihniyetinin ihanetidir. Hayatını 21 Ocak 2016 tarihinde açıkladığım tarihten bir gün sonra ibret adına kaybeden Mustafa Koç ihanetini bile görmezden gelip paraları bugün borsadan çekememişlerdir. Bunun sebebi çok barizdir paralarını çekmeye kalktıklarında kendi şirk kurumları batacaktır. İşte mahşer tufanı ve canlı helak ile ilahi adaletin ibret terazisi burada sözde Müslüman ve imam olduğunu on dört yıldır ülkemizi sermaye ihanetine Türk Milletinin doksan yıllık birikimlerini peşkeş çekenlerinde sonunu getirerek en önemli ve köşeye sıkıştıran çaresiz bırakan ibrettir.
Borsa da parasıyla para kazanan kanunla korunan tefecilerden vergi bile almamaktadırlar.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sermaye lehine Türk Milletine toplu yapılmış ve batı çıkarına insan terörüyle birlikte açılmış bir savaştı.
12 Eylül 2012 tarihinde Akbank’ta bunun birebir ayrımcılık adına en ibretini yaşadım ve mahşer tufanı gereği bu zalimler kendi ayaklarına kurşun sıktılar. Bu ilahi tecellinin gereği bankada 16 yıl çalışmamın, çalışırken milli ekonomi ve milli üretim bankacılığı için verdiğim mücadelenin, kredi kartı ve bireysel kredi yoluyla kanunla korunan tefeciliğe karşı çıkmamdır. Bu ilahi tecelliyle ilgisi olduğunu, 3 yılda sır gibi kitabımın gemi sırrıyla yazmamın, bankaya karşı hiçbir açığımın olmamasının, tüm yanlışları sanki özellikle bankanın bana basireti bağlanmış gibi yaşmış olmalarının sırrı kendi yaptıklarıyla kendi sonlarını getirmeleri adınaydı.
Bundan sonraki süreç liberal kapitalizmin cenazesinin kaldırılması ve haksız yere, maddi silahlarla algı değiştirmek isteyen işbirlikçi ihanet içinde olan sermayenin milli üretim ekonomisine geçilerek kamulaştırma ile üretim ekonomisi kurulacaktır.
Sermaye ihaneti kendi kötü niyeti ile Türk Milletine yakalanmıştır.
Biz hiçbir kimseyi karalamadığımız gibi hem yaşadığımız haksızlığa şahsi anlamda, hem de vatanımız ve milletimiz üzerinde oynanan kirli oyunları ortaya belgeleriyle, ispatlarıyla ortaya çıkarıp haklılığımızı savunmaktayız.
Atatürk’ün dediği gibi söz konusu vatandır ve gerisi teferruattır.
Vatana ve millete ihanet eden kim olursa olsun asla affedilmeyecektir.
Mahşer tufanının sırrı budur. Acırsak daha da acınacak hale getirmek için fırsat bekleyenlere acıyamayız.
Ülkemizin bugün polis devleti gibi yargıyı baskı altında tutarak gerçek adaletin ve hakkın yerini bulmamış olması bulmayacak anlamına gelmemelidir.
Sabırla, azimle, kavga etmeden, bilgi ve belge ile haklılığımızı sonuna kadar savunmaya ve ihanet edenlerin gerçek adalete teslim oldukları güne, milli yönetimin kurularak yarım kalan Atatürk devrimlerinin tamamlanmasına kadar bu mücadele sürecektir.
Demokrasimiz sıkıntısını yasama, yürütme, yargı ve basın erklerini yeniden yapılandırma adına insanlık devrimi aşmalıdır. Cumhurbaşkanlığı yerine Türk Devlet Başkanlığı makamı oluşturulmalı, Türk Devlet Başkanlığı makamı 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren dünyada ilk ülke olan Türkiye Cumhuriyeti yarım kalan Atatürk devrimlerini bir kadın bir erkek devlet başkanı ile çok daha ileri bir seviyeye taşımalıdır.
Siyasi partilerin ve ideolojilerin tamamı vatana ve millete zarar getirdikleri için kapatılmalıdır. Partisiz parlamenter sistem tek çaredir. Her il kendi vekillerini seçerek Türkiye Büyük Millet Meclisine göndererek Türk Devlet Başkanları ve bakanlar kurulu o dönem için yeniden seçilmelidir.
Türk İnsanlık Devrimi sonrası Anayasa yeniden yazılabilir. Anayasanın yeniden yapılabilmesi halk devrimine bağlıdır. Tüm halkın iştirak etmediği hiçbir dayatma ve kötü niyet ile Anayasa ve rejim değiştirilemez.
Başbakanlık makamı kaldırılmalıdır. Bakanlar kuruluna Türk Devlet Başkanları başkanlık etmelidir.
Yargı bağımsız olmalıdır. Yasama ve yürütme Türk Devlet Başkanlığı makamı ve TBMM ile işbirliği içinde yürütülmeli ve bağımsız yargı tarafından sürekli denetim altında tutulmalıdır.
Toprak reformu yapılmalı tüm topraklar Türk Milletinin her ferdi adına devletin adına geçmelidir. Devlet her ailenin barınma, eğitim, öğretim ve tüm ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Herkes eşit haklara sahip olmalıdır. Herkes devlet fabrikasında çalışmalı, üretmeli ve eşit paylaşmalıdır.
Zengin millet adına devlet olur, şahısların zenginliği eşitliği bozan ve hukuksuzluk üreten bir sistem olduğu artık herkesçe anlaşılmak zorundadır. Çünkü bu zalimlik asla devam edemez. Hatta çok büyük iç savaşa sebep olur.
Bugün ki ekonomide sorun herkes çalışıp kazanıp sermayeyi ve işbirlikçilerini doyurmaya çalıştıkları için bu kriz bitmemektedir.
Türkiye Cumhuriyetinin kara ve deniz topraklarındaki tüm kaynakları fazlasıyla nüfusunu kendi kendine yetecek kadar bir kaynağa sahiptir.
Sorun gücü ele geçiren sermayenin siyaseti halka ihanet ve saygısızlık ederek demokrasi dışında darbe ve Türk Mevsimi gibi ihanetlerle kirli ilişkiler ile ihanet ve devleti çökerterek batı ile işbirliği adına batı çıkarına sömürge bir ülke haline getirmekti. Bu önlenmiş olup yaşadığımız sıkıntı kaybedenlerin kaybetmiş olduklarını sahip oldukları ve bizden kazandıkları halde bize ihanet ettiklerinin ortaya çıktığı halde yine baskı, şiddet veya başka hukuksuz yollarla ihanete devam etme niyetleri artık tarihe karışacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti hiçbir niyetin şahsi hatasına kurban edilmeyecek kadar asil ve köklü bir devlet ve millettir.
Önder Karaçay
Mobbing Bank Türk Fırtınası Sır Kitabın Yazarı

1 yorum:

  1. Tam Bağımsızlık Türk Milletinin karakteridir. Para putu gibi dayatmaları asla kabul etmek ve bu savaş sebebidir. Söz konusu vatansa sermaye şahsi ihanet zenginlikleri hiçe sayılabilir.

    YanıtlaSil